İmam Şafii Şiirlerinden Seçmeler | 2

1- Kapıya Yönelmek
Bâtılı hakka katarsan reddeder onu
Diyelim ki karıştırdın
Hak sabittir, ayrılır ondan.
Doğrusu kaybolursun
Bir işe girmezsen dosdoğru kapısından
Kapıya yönelirsen yolu bulursun.

2- Görüş
Açma herkese fikrini
Görüş almak istemeyen
Ne senden hoşnut olacaktır
Ne yararlanacaktır fikrinden.

3- İlmi Hakedene Ver
İnci mi saçayım, davar sürüsü içinde
Koyun çobanlarına edebiyat mı düzeyim
Ömrüme andolsun ki
Bir beldenin şerriyle yok olsam da
Zayi edecek değilim
Paha biçilmez sözleri aralarında
Aziz Allah lütfuyla kolaylaştırıp
Rast getirirse beni ilim ve hikmet ehline
Faydalıyı vereceğim, sevgilerine bedel
Bu olmazsa gizleneceğim
Bilgilerimle beraber.
Cahillere ilim veren onu zayi etmiştir
Kim de esirgerse ilmi hak edenlerden
Kendine zulmetmiştir.

4- Teslimiyet Ve İtidal
Bir kapı kapanınca bir başka kapı açılır
Evet, zor işler an gelir kolaylaşır
Sıkıntıdan sonra gelir ferahlık
Dar yolların içinde genişlikler saklıdır.
Bir üzüntüye bedel vardır iki kolaylığın
Sakin ol, faydası yoktur gamın
Ne kadar güçsüz kaldın korktukların yanında
Korkulacak bir şey yoktu aslında
Ne bulutlardan korktun dolu yağdıran
Çok geçmeden kurtuldun, uzaklaştı yanından.
Rızık sana geldi, ona giden sen değildin
İstemekten uykusuz kalmadı ki gözlerin
Nice azgın dev dalgaların üstünden aştın
Ailenden uzaklaşıp, gurbete düştün
Bir dilenci gördüğünde saklanırken insanlar
Rabbimden isteyenle, rabbimin arasında
Ne bir engel ne de bir perde var.
Fazlıyla karşılık verir O’ndan ümit edenlere
Her an icabet edilir ümitle bekleyenlere
Elinden kaçanlara bir gün olsun üzülme
O’nun rızası ve ecri, değer sabrettiğine.
Ne yazıyorsa amel defterinde onu görürsün
Ya isabet etmişsindir ya da sürünürsün
Kitapta yazılana kim engel olabilir
Kitabın reddettiğini kim gönderebilir
Bazen terketmezsen bir süsü, bir ziyneti
İnsanlar onu şüpheli bulabilir.
Öyle yerlere düşer helak olursun ki sen
Üstüne yağan oklar
İsabet etmiştir onun yüzünden.
Açıkla yaşadığın zamanı fakat aşırı gitme
Doğrusu bu yaşadığın zaman bir nevi azaptır
Kınamayı azalt, zira hakkı olduğu halde
Kınayan kimse kalmadı şu zamanda.
İnsanlar toplu halde geçip gittiler
Fakat yoktu yanlarında
Köpeklerin ihtiram ettiği o düşük şahsiyetler.
Kara simalıları
Çıkarlar karşına müjdelemek için seni
En nazik olanları selam yerine küfrederler
Ihsan et, hür insan güzele tâbi olandır
Hürriyet, onlardan uzaklaşıp kendini korumaktır.
Allah muhtaç etmezse onlara kaçar, kurtulur
Yoksa yanlış ve doğru arasında bocalar durur.
Arzularını boş ver, zira arzular
Ayıplanacakları yere sevk eder nefisleri.
Cevabı vardır bütün sözlerin
Konuşmadan önce seç sözlerini
İçine nükte katsan daha iyidir
öyle sözler vardır ki yakar içleri.

5- Ağaran Saçlar
Ateşim söndü, saçlarımın yanmasıyla
Ve gecem karardı ışıyan alevinden
Hangi baykuş başıma yuva yapmış
Kargaları uçtuğunda karşı çıkmama rağmen.
Terkettin beni, görüp ömrümün harabını
Sığınağın her diyarın yıkıntıları
Zevk alır mıyım hayattan, geldikten sonra
Yaşlılığın öncüleri şakaklarıma -ki fayda vermiyor kına-
Saçı beyazlar rengi sararırsa insan
Güzel günlerinden bile ıstırap duyar.
Çirkin işleri bırak, haramdır
Takva sahiplerinin bunları işlemesi.
Makamının zekâtını ver ve bil ki
Nisaba erişmiştir malın zekâtı gibi.
Ihsan et hürlere, köle olurlar sana
Cömertlerin ticareti insanı devşirmektir
Yürüme yollarında yeryüzünün gururla
Birazdan toprağı seni kaplayabilir.
Kim tadarsa dünyayı -ki ben tattım-
Sunuldu bize şerbeti ve azabı
Yalnız fanilik gördüm ve yalnız aldanış
Sahranın ortasında belirir ya serabı.
Bir leşti hareketsiz,
Etrafına üşüşmüş köpeklerin arzusu
Onu çekiştirmekti.
Uzak durabilirsen, kurtulursun elinden
Saldırır köpekleri, çekiştirmek istersen.
Ne mutlu evinin köşesini sevene
Kapıları kapalı, perdeleri çekili.

6- Kanaat Ve Takva
Aziz olur kim kanaat ederse
Mahluka boyun eğmez çözmezse peçesini
Tecrübelerden öğrendiğim onura dair
Kanaatten daha aziz izzet yoktur dünyada
Sen onu nefsin için sermaye yapmalısın
Ve sonra takva malın olmalı senin
Hayırlar işle gücün yettiğince
Sakın uyma arzularına nefsinin
Salihleri severim onlardan değilsem de
Şefaatlerine ulaşmak için herhalde.
Nefret ederim günah tüccarlarından
Her ne kadar bizde de bulunsa aynı maldan.

7- Gelip Geçen Bir Fırsattır Bahtiyarlık
İnsan insanla madem ki hayat birlikte
Mutluluk arada bir gelir, bir esintidir,
İnsanların ihtiyaçlarını gideren adam
Bil ki en üstün insandır halkın içinde
Gücün yetiyorsa elini çekme artık
Birine iyilikten sakın çekinme
Çünkü gelip geçen bir fırsattır bahtiyarlık
Şükret Allah’ın yarattığı nimetlere
O nimetler ki bahşedilmiştir sana
Ve muhtaç değilsin başka insanlara.
Bir millet ölse de yaşar hep cömertliği
Yaşayan öyle insanlar da vardır ki
Çoktan ölmüşlerdir toplumun nazarında.

8- Onurlu Kimselerin İmtihanı
Yayılıp, dilediğini yiyen develer görürüm
Ömrünce susuz kalmış aç aslanlar bilirim
Bir lokma bulamazken kavmin eşrafı
Şerefsizlerin tıkınmasına ne derim
Bıldırcın ve kudret helvası.
Mahlukatın hakimince verilmiş bir hükümdür
Acılığına rağmen hükme kim direnebilir
Kim bilirse zamanın kalleşliğini ve değişkenliğini
Belâlara sabreder, açığa vurmaz şikayetini.

9- Tevazu
Bir meclise dâhil olmak istediğinde
Kendini görmelisin hep alt mertebelerde.
Yüceltirlerse seni, bu onların ikramıdır
Yerinde bırakırlarsa
De, bu benim makamımdır.

10- İnsanların Da Gözleri Vardır
Namusun korunmuş, dindarlığın tam
Helâk olmadan yaşamak istiyorsan
Başkasının ayıbını anmasın dilin
İnsanların da dilleri vardır
Ve üstelik sen
Ayıplardan ibaretsin.
Ele vermek isterse gözlerin ayıpları
Çevir başını ve ona de ki
Ey göz, insanların da vardır gözleri.
İnsanlara muamelen güzel olmalı
Zalimleri de hoş gör, bağışla
Savunmak istiyorsan illâ kendini
İyilikle et kendini müdafaa

11- Tartışma Ve Tedbir
Eğer erdemli ve haberdarsan
Öncekilerin ve sonrakilerin nasıl ihtilâf ettiğinden
Sükûnet içinde münazara et, ağırbaşlı ol
Ne ısrar et ne de kibirlen.
Faydadır sana, minnetsiz istifadesi
Lâtif nükteler ve nadir hikmetlerden.
Aman sakın kavgaya tutuşmaktan
Gösteriş için, yendim deyip caka satmaktan.
İşte kötülük bu kıyılarda gezer
Edepli insan tedbirli olup
Bir noktada kesişmeyi ister.

12- Hak
Hak sahibinin hakkını bil, hak ettiğinde hakkı
İnkâr edende yoktur hayır
Hak sahibi hak ettiğinde hakkı.

13- Bana Yetişebilir Misin?
İlim tasnifiyle uykusuz kalmam
Daha hoş gelir bana
Süslü, güzel bir kadından
Boyunlardaki kokudan.
Kalemimin kağıtlar üstündeki hışırtısı
Daha hoştur
İnsanlara karışmaktan ve âşıklardan.
Kızın defe vurmasından daha tatlıdır
Yapraklarından kumlar dökülsün diye
Defterlerime vurmam.
Derste sevinçle eğilmem
Üstüne çözmek için
İlmi bir meselenin
Daha lezzetlidir şarabından sâkinin.
Ben uykusuz gecelerken
Uyuyordun sen
Nasıl bana yetişirsin
Durum böyleyken

14- İnsanlar İlmin Hizmetkarıdır
Kendisine hizmet edene
Hizmet ettirmesi tüm insanları
İlmin üstünlüğünden.
İnsan, namusunu, canını
Nasıl sakınıyorsa,
Öyle korumalıdır ilmi
Halkın şerrinden.
Kim ilim sahibi olur da
Cahillik edip vermezse onu ehline
Bil ki zulmetmiştir ilme.

15- Allah’ın Gözettiği Geri Döner
İlmim yeter bana, fayda verirse, 
Zilletin kaynağı tamahkârlıktır.
Yaptığı kötülükten döner elbette
Allah’ın gözettiği kullar.
Kuşlar uçar ve yükselir ama
Uçtukları gibi konarlar.

16- Bilmiyorum İlmi
Nasıl bileceksin
Hem bilmiyor, hem de sormuyorsun bilenden
Şayet bilseydin ya da
Bildiğini zannetseydin
“Bilmiyorum ilmi”ni bilen birine
Muhalefet etmezdin.

17- İlim Nurdur
İmam Şâfiî, “Yedi yaşında Kur’an’ı, on yaşında Muvattâ’yı¹ ezberledim” deme­sine rağmen ezberinin zayıf olduğundan şikayet etmekte ve şöyle demektedir;

Vekî’ye² ezberimin iyi olmadığından yakındım,
Bana, günahları terketmemi söyledi.
Bilirdi ki ilim nurdur
Allah’ın nurundan nasiplenemez âsi.

¹Muvattâ; İmam Mâlik'in derlediği hadis kitabıdır.
²Vekî bin el-Cerrah; Irak'ta çağının muhaddisidir. 129 hicrî (miladî 746) yılında Kûfe’de doğmuş, 197 hicri (miladi 812) yılında yine Kûfe’de vefat etmiştir.

18- Hadis
Gençler meclisine ikramda bulun
Sidr bitkisinin yaprakları gibi kokarlar
Kalplerle göğüsler arasını
Aşk ibrikleriyle hep doldururlar.
Hadistir içtikleri şarap
Kadehleri sonsuza dek
Elden ele dolaşır.
Ne zaman ayrılık düşse içlerine
Ne zaman bölünüp parçalansalar
Tehlike gelir çatar
Bu onların imtihanları işte.

19- Yükselmek
Çabayla elde edilir yüksek yerler
Kim yükselmek isterse, uykusuz geceler.
Çalışıp, çabalamadan yükselmek isterse kim
Boş yere ömür geçirir bir şey elde etmeksizin
Önce izzete eriş, sonra uyursun gece
Çünkü denize dalar, her kim inci isterse.

20- Boş Söz
Boş sözde hayır yoktur
Aslına bakacak olursan
Gencin susması daha güzeldir
Vakitsiz konuşmaktan.
Belli olur şahsiyeti
Alnındaki parıltıdan
Kim gizlenebilir senden
İçi dışı bir olan dostuna bakarken sen.
Ne emin kimseler vardır ki inançlarından
Küfür yenmiştir imanlarını
Ve çevirmiştir görüşünü başka görüşe
Sonunda satarak dinlerini
Satın almışlardır dünyalarını.

21- Hilim Ve Edep
Ne hilim¹, ne ilim ”edep”siz olmaz
Bir kavmin halimleri bilmemezlikten gelmez
Tecâhül² pis kişinin elbisesidir
O elbiseyi sefihler giyinir.

¹Hilim: Akıl, hoşgörü, yumuşak başlılık, olgunluk, sağduyu.
²Tecâhül: Bilmemezlikten gelme.

22- Bidat Hasatçıları
Dinde bidat çıkarmadıkça
Rahat etmez içleri.
Akıllarına uymuş bazı insanlar
Yaparlar resullerin
Yapmadığı işleri.
Risaleti taşımakken
Onların görevleri
Hafife alır çoğu
Allah’ın yüce dinini.

23- Hulefâ-ı Râşidîn
Allah’tan başka rab olmadığına şehadet ettim
Ve şehadet ederim ki diriliş hak ve gerçektir.
İman açıklanmış bir söz ve temiz fiildir.
Üstelik hem artar hem eksilir.
Ebu Bekir rabbinin halifesidir
Ebu Hafs¹ da hayır üzere titizdir
Rabbim şahit olsun ki Osman ne faziletlidir
Ali’nin fazileti ise daha özeldir
Onlar imamlarıdır ümmetin; izlerinde yürünür.
Kadirlerini bilmeyip kınamaya kalkanlar
Allah’ın kınamasıyla yüzüstü sürünür.

¹Ebu Hafs, Hz. Ömer’in (r.a.) lakabıdır.

24- Kanaat Ve Sabır
Korusun diye kanaat zırhını giydim
Namusumu saklıyor, koruyorum onunla
Hain zamandan kaçmak ne mümkün
Ki üstüme geliyor, hedefi oldum
Ölüm ve fakirlik oklarıyla.
Ölüme karşı silahım Allah ve afvı
Yoksulluğa karşı sığındım sabra.

25- Rıza Gözü Görmez
Rıza gözü örterken tüm ayıpları
Öfke gözü döker tüm kusurları
Bana saygı göstermeyene saygı göstermem
Beni gözetmeyeni gözetmem asla
Benden uzaklaşandan uzak düşerim
Bana yaklaşan, yaklaşır dostluğuma
Hayatta muhtaç değiliz birbirimize
Ölsek zaten ihtiyaç duymaz
Birimiz diğerine.

26- İnsanın Değeri İhsan Ettiğiyledir
İmam Şâfiî, Sâmira¹ kentine vardığında, üzerinde eski ve kirli bir elbise vardı. Saçı da uzamıştı. Hemen bir berbere gittiyse de, İmam Şafiî’yi tanımayan ber­ber onu kirli bulup; “başkasına git” dedi. Bu durum Şafiî’nin gücüne gitmiş, kendisine hizmet eden delikanlıya dönüp: “Yarımda ne kadar para var?” diye sormuştu. Delikanlı: “On dinar” deyince Şafiî: “Onu berbere ver!” dedi. Deli­kanlı parayı berbere verdiğinde îmam Şâfiî şu beyitleri okudu:

Üzerimde bir elbise var
Tamamı bir kuruşa satılsa
Bir kuruş fazladır ona
İçinde ise bir can taşır ki
Daha azametli ve daha yücedir
Bazılarıyla kıyaslanırsa
Kılıca zarar vermez kını eskise de
Parçalar değdiğinde eğer keskinse
Günler hakir görüyor
Şeklimi şemâlimi
Parçalanmış kılıflarda
Ne kılıçlar vardır, değil mi?

¹Sâmira: Diğer adı Şerre Men Reâ (Gören Mutlu Oldu) olan, Dicle kıyısında bir Irak şehridir.

Kaynak:
Divan | İmam Şafii'nin Şiirleri, Çeviri: A. Ali Ural

  1. İbn Asâkir, Târih, C. 10, T. 2
  2. Beyhakî, Menakibu’ş Şafii, C. 2, S. 97 / Fahreddîn Er-Râzî, Menakibu’ş Şafii, S. 276
  3. Beyhakî, Menakibu’ş Şafii, C. 2, S. 72 / Es-Subkî, Tabakâtu’ş-Şâfiîyye, C. 1, S. 294
  4. İbn Abdilberr, Behcetu’l-Mecalis, C. 1, S. 181
  5. Muhtasar Tezkiretu‘l-Kurtubî, S. 16
  6. El-Aclûnî, Keşfu’l-Hafâ, C. 2, S. 134
  7. Husnî En-Nâisa, Şi’ru’l-Fukahâ, S. 370
  8. Bahauddîn Muhammed El-Hemedânî, El-Mihlât, S. 132
  9. Muhammed Abdurrahim, Divânu’ş-Şafiî, S. 324
  10. Bahauddîn Muhammed El-Hemedânî, El-Mihlat, S. 130
  11. Fahreddîn Er-Râzî, Menakibu’ş Şafii, S. 227
  12. Beyhakî, Menakibu’ş Şafii, C. 2, S. 197
  13. Abdulmu’min Eş-Şeblencî, Nuru’l-Ebsâr, S. 256
  14. Es-Subkî, Tabakâtu’ş-Şâfiîyye, C. 1, S. 159
  15. Beyhakî, Menakibu’ş Şafii, C. 2, S. 66 / Fahreddîn Er-Râzî, Menakibu’ş Şafii, S. 14
  16. Beyhakî, Menakibu’ş Şafii, C. 2, S. 100 / Fahreddîn Er-Râzî, Menakibu’ş Şafii, S. 11
  17. İbn Hacer El-Askalânî, Tevâli’t-Te’sîs, S. 145
  18. Muhammed Abdurrahim, Divânu’ş-Şafiî, S. 246
  19. Abdullah B. Esad El-Yâfıî, Mir’âtu’l-Cinân, C. 2, S. 26 / Husnî Nâisa, Şi’ru’l-Fukahâ, S. 360
  20. Beyhakî, Menakibu’ş Şafii, C. 2, S. 88 / İbn Hacer El-Askalânî, Tevâlî’t-Te’sîs, S. 83
  21. Muhammed Abdurrahim, Divânu’ş-Şafiî, S. 389
  22. İbn Kesîr, El-Bidaye Ve’n-Nihâye, C. 10, S. 254
  23. Es-Subkî, Tabakâtu’ş-Şâfiî, C. 1, S. 156 / Beyhakî, Menakibu’ş Şafii, C. 2, S. 67
  24. Beyhakî, Menakibu’ş Şafii, C. 2, S. 65 / Fahreddîn Er-Râzî, Menakibu’ş Şafii, S. 112
  25. Muhammed Abdurrahim, Divânu’ş-Şafiî, S. 416, Zehru’l-Âdâb, C. 1, S. 125
  26. Beyhakî, Menakibu’ş Şafii, C. 2, S. 108 / Fahreddîn Er-Râzî, Menakibu’ş Şafii, S. 118-119 / Yakut el-Hamevî, Mu’cem’ul-Udebâ, C. 17, S. 320
"O Halik'tir, bizler mahluk. O Muciz'dir, bizler aciz..."